İstanbul , Samsun yolu üzerinde Tosya yakınlarında pirinç fabrikası sandığım bir yapı. Yanına gidince neye benzer bilemiyorum ama bu açıdan, bir orantıdan bahsedilebilir gibi duruyor.
Kamu yapıları için sıradışı bir örnek. Özellikle yeni, tip projelere göre yapılan Selçuklu, Osmanlı mimarisi uyarlaması adı altındaki saçma sapan okulları gördükten sonra içimi rahatlattı...
Tasarım konusunda en ayağı yere basan örnekler mekanik alanındadır. Buna karşın birçok makinanın kaba ve çirkin görünümlü oluşu, oluşumunu gerekli kılan nedenlerin incelikli olarak analiz edilmemesi yüzündendir. Yoksa işlevlerin ve verilerin herbirine doğru yanıt veren incelikli bir boyutlandırma ve biçimlendirmenin ideal sınırlara ulaşması halinde ortaya çıkacak biçim , deniz saylangozu kabuğundaki gibi tartışılmaz ve eleştirilemez düzeye ulaşacaktır.
Yaşadığımız çevreyi en çok etkileyen iki meslek alanı mimarlık ve endüstri tasarımıdır. Giderek çoğulcu bir çizgiye oturan mimarlık da endüstri tasarımına yaklaşmaktadır. Ancak bugün her iki dalda da küçük sebeplerden büyük sonuçlara gidilmekte, tasarımlar eksik verilerle tamamlanmaktadır. Veri eksikliklerinin sebep olacağı ham ve ilkel sonuçlar ise biçimsel örtülerle gizlenmektedir. Yani tasarım iki fazlı sayılmakta, işlevsel fazın çözünlenmemiş yanları, biçimsel fazla maskelenmektedir. Biçimsel fazın işlevsel kaygısı yoktur. Daha çok pastanın üstüne sıkılan krema gibi, güya estetik bir faydası vardır. Oysa estetik yapısaldır; pastanın üstüne sıkılan krema değildir, bir makyaj hiç değildir.
Prof. Sabit Kalfagil ( Fotoğrafın Yapısal Öğeleri ve Fotoğraf Sanatında Kompozisyon)
Yapıyı yerden kaldırmak ve bir yüzey üzerine oturtmak özellikle ülkemizdeki gibi "çirkin yapılaşma" olan bir yerde yeniyi ,çevrenin etkisinde kaybolmaktan kurtarıp onu özel kılar mı ?